OSMANLI'NIN
KAHVE FETVASI
O dönem ulemasının, yeterli derecede devrin tıp ilminden de haberdâr oldukları göz önüne alınacak olursa, Şeyhülislam Efendi kahvenin zararı bir tarafa, faydaları olduğunu söylemekteydi. Kahvenin içindeki kafeinin sahip olduğu uyarıcı etkiyi daha o dönemde bilen Şeyhülislam, söz konusu içeceğin faydalı arasında şunları sayarak fetvasına imzasını atmıştır:
Kahve ağrıların azalmasında tesirlidir
İstifrayı (kusmayı) engeller
Göz kısmındaki sivilcelere faydası vardır
Nefes darlığına ve kulunca iyi gelir
Ayrıca gamı def ederek, insana safâ ve rahatlık verir.
22nd March 2011, CEZMİ
YURTSEVER tarafından yayınlandı
Kahve için şiir şeklinde fetva verilmişti
Bundan
bir önceki yazımızda kahvenin Osmanlı diyarına gelişine kısa
bir şekilde değinmiştik. Yalnız kahvenin bu ziyareti, beraberinde
bazı tartışmaları da getirmişti. Nitekim halk, ilk defa
gördükleri bu kara-kuru nesne hakkında şüpheye düştü.
Önceleri yenilir mi, yutulur mu, içilir mi, kısacası nasıl bir
şey olduğunu bilmedikleri kahve hakkında dedikodular dolaşırken,
az bir zaman sonra bütün imparatorluğa yayılan kahve, kendisine
epey bir tiryaki topladı. Bazı çevreler ise bu durumdan hoşnut
değildi. Ve durum dönemin Şeyhülislamına kadar
çıkacaktı…
Yaklaşık olarak 1550’li yıllarda İstanbul’a geldi kahve. Dönemin padişahının Kanuni Sultan Süleyman olduğunu hatırlayalım. Bu devirde dünyada süper güç olan Osmanlı Devleti maddî bakımdan son derece rahat ve müreffehti. Bu rahatlık bazı kesimlerce suistimal edilmiş ve devletin uygun görmediği bir siyaseti de tahrik etmeye başlamıştı. Söz konusu durum, içkinin Müslümanlar arasında yayılmaya başlamasıydı.
Yaklaşık olarak 1550’li yıllarda İstanbul’a geldi kahve. Dönemin padişahının Kanuni Sultan Süleyman olduğunu hatırlayalım. Bu devirde dünyada süper güç olan Osmanlı Devleti maddî bakımdan son derece rahat ve müreffehti. Bu rahatlık bazı kesimlerce suistimal edilmiş ve devletin uygun görmediği bir siyaseti de tahrik etmeye başlamıştı. Söz konusu durum, içkinin Müslümanlar arasında yayılmaya başlamasıydı.
En
nihayetinde padişahın kulağına kadar giden bu haber üzerine
Sultan Süleyman, şehre fıçılarla içki getiren gemileri tespit
ettirerek, İstanbul sularında hepsini yaktırdı. Hiç şüphesiz
bu durum içki bağımlılarının şevkini kırdı. Dönemin
şairlerinden biri, içkiyi bırakarak artık kahvenin esiri
olduklarını şu mısralarla dile getiriyordu:
Humlar şikeste cam tehi yok vücud-ı mey
Kıldın esir-i kahve bizi hey zamane hey!
(Küpler kırık, kadehler boş, şaraptan eser yok!
Hey zaman, bizi kahvenin esiri eyledin.)
Kimi için acı, kimi için tatlı olan kahvenin dînî yönden durumu da merak edilmiş ve dönemin şeyhülislamına kadar çıkılmıştı. İştipli Vâiz Emin Efendi, iki kez şeyhülislamlık yapan Bostan-zâde Mehmed Efendi’ye bir dilekçe sunarak, şiir olarak kahve hakkında fetva istemişti. Hayrete ve takdire şayandır ki, eskiler böyle durumlarda bile sanatı elden bırakmamaktaydılar. 24 mısradan oluşan dilekçenin cevabı da 104 mısralık bir cevaptı. İşte arz-ı halin girişindeki mısralar:
Humlar şikeste cam tehi yok vücud-ı mey
Kıldın esir-i kahve bizi hey zamane hey!
(Küpler kırık, kadehler boş, şaraptan eser yok!
Hey zaman, bizi kahvenin esiri eyledin.)
Kimi için acı, kimi için tatlı olan kahvenin dînî yönden durumu da merak edilmiş ve dönemin şeyhülislamına kadar çıkılmıştı. İştipli Vâiz Emin Efendi, iki kez şeyhülislamlık yapan Bostan-zâde Mehmed Efendi’ye bir dilekçe sunarak, şiir olarak kahve hakkında fetva istemişti. Hayrete ve takdire şayandır ki, eskiler böyle durumlarda bile sanatı elden bırakmamaktaydılar. 24 mısradan oluşan dilekçenin cevabı da 104 mısralık bir cevaptı. İşte arz-ı halin girişindeki mısralar:
Müfti-yi
müşkîl-i savâb u hatâ
Mesned-ârâ-yı mahfel-i fetvâ
Müşkilim var cenâbına geldim
Eylerim hazretinden istiftâ
Mesned-ârâ-yı mahfel-i fetvâ
Müşkilim var cenâbına geldim
Eylerim hazretinden istiftâ
(Ey
doğru ve yanlışlara fetva yolu ile açıklığa kavuşturan,
fetva makamını süsleyen hazret!
Bir müşkil meseleyi sormak için size geldim)
Büyük âlim Bostan-zâde, bu satırlara her birine denk olmak üzere şiir üzerinden cevap vermiştir. Karşılık olarak Emin Efendi’ye iltifattan sonra, kahve hakkında yapılan bütün tartışmaların boş bir vehim olduğunu ve bunun ancak bir riya (gösteriş) vesilesi yapılarak, insanların kafasının karıştırıldığını belirtmiştir. Aslına bakarsak Şeyhülislam, daha ilk mısralarda fetvayı vererek, kahvenin içilmesinde dînen bir mahzur olmadığını belirtmiştir. Daha sonraki satırlarda ise bunun ne sebeple olduğunu açıklayacaktır.
fetva makamını süsleyen hazret!
Bir müşkil meseleyi sormak için size geldim)
Büyük âlim Bostan-zâde, bu satırlara her birine denk olmak üzere şiir üzerinden cevap vermiştir. Karşılık olarak Emin Efendi’ye iltifattan sonra, kahve hakkında yapılan bütün tartışmaların boş bir vehim olduğunu ve bunun ancak bir riya (gösteriş) vesilesi yapılarak, insanların kafasının karıştırıldığını belirtmiştir. Aslına bakarsak Şeyhülislam, daha ilk mısralarda fetvayı vererek, kahvenin içilmesinde dînen bir mahzur olmadığını belirtmiştir. Daha sonraki satırlarda ise bunun ne sebeple olduğunu açıklayacaktır.
Dinle
ey sâil-i savâb u hatâ
Müşkil-endâz-ı mahfel-i ulemâ
Kahve hakkında zikr olan şübehât
Vehdir cümlesi medâr-ı riyâ
Müşkil-endâz-ı mahfel-i ulemâ
Kahve hakkında zikr olan şübehât
Vehdir cümlesi medâr-ı riyâ
O dönem ulemasının, yeterli derecede devrin tıp ilminden de haberdâr oldukları göz önüne alınacak olursa, Şeyhülislam Efendi kahvenin zararı bir tarafa, faydaları olduğunu söylemekteydi. Kahvenin içindeki kafeinin sahip olduğu uyarıcı etkiyi daha o dönemde bilen Şeyhülislam, söz konusu içeceğin faydalı arasında şunları sayarak fetvasına imzasını atmıştır:
Kahve ağrıların azalmasında tesirlidir
İstifrayı (kusmayı) engeller
Göz kısmındaki sivilcelere faydası vardır
Nefes darlığına ve kulunca iyi gelir
Ayrıca gamı def ederek, insana safâ ve rahatlık verir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder